Saturday, August 18, 2012

Camdan ev

Denir ki, cam evlerde oturanlar başkalarına taş atmamalıdır. Dış politikamızın yabancıların çok sevdiği deyimle "doğal sınırları" hep iç sorunlar oldu. Sanki ülkemizde çoğulcu demokrasi, kimsenin hakkını yemeyen, gerçekten işleyen bir hukuk sistemi varmış da herkes mutlu, huzur içinde yaşıyormuş gibi kalkıp Suriye'nin muhaliflerine destek vermeye kalkıyoruz. 

Ülkemizdeki de dahil olmak üzere silahlı ayaklanmalarda, ayaklananlar kendilerine ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplara verilmeyen hakların ancak silahla alınabileceğini iddia ederler. Çatışmalarda sivil, asker ve gerilla pek çok masum insan ölür, pek çok insan evini, geçim kaynaklarını kaybeder, göç etmek zorunda kalır. Uğruna savaşılan bölge halkı silahlı örgüt ile ordu arasında sıkışır, perişan olur. Silahlı örgütün amacının gerçekten hakça ve demokratik bir düzen mi, yoksa güç ve intikam mı olduğu ise bütün bunlar olup bitene kadar anlaşılmaz. Zaten onları destekleyenlerin amacı da o ülkeye/bölgeye demokrasi değil, kendi çıkarlarına uygun bir yönetim getirmek olduğu için, sonuçta demokratik bir rejim kurulup kurulmayacağı onları pek ilgilendirmez.


Aktif dış politika izleyen her ülkenin demokratik bir hukuk devleti olması gibi bir şart mı aranıyor? Hayır, öyle bir şart yok tabii ki. Mesela Rusya, Çin, İran ve Suudi Arabistan çıkarları doğrultusunda aktif davranıyorlar. Ama bizim Suriyeli muhalifleri destekleme politikamız hem zaten endişeli olan Alevileri rahatsız ediyor, hem de Esad'ın ülkenin kuzeyinin kontrolünü Kürtlere bırakması ile Türkiye'de siyasi özerklik isteyen Kürtlerin konumunu güçlendirecek bir ortam yaratıyor. Kısacası hem kendi çıkarlarımıza ters düşen, hem de Suriye'deki sivillere faydalı olup olmadığı tartışmalı bir politika izliyoruz. İnşallah mistik dış politikamız bazı AKP destekçilerine hala heyecan veriyordur da bari hükümetimiz bu işten kazançlı çıkar.