Thursday, May 28, 2015

Sahi ben kimdim?

“‘Çocuk sahibi olmanın hayatın anlamını sorgulamaktan kaçınmanın en iyi yolu olduğunu ve varoluşsal arayış için kusursuz bir geçici önlem olduğunu’ fark etmemizi sağlıyor Maier.” – Radikal Kitap, Ebeveynliğin Karanlık Yüzü (Corinne Maier’ın No Kids: Çocuk Yapmamak için 40 Neden kitabının eleştirisi, 11.03.2015)

Bir çocuğun, anne babası iyi anne/babalık yaptığı için değil, o insanlar oldukları için mutlu olması, özel hissetmesi gerekir...” Nihan’ın bir yazısından

“[Kayıp Kız ve Kevin Hakkında Konuşmalıyız], evlilik ve çocuk doğurma yaşlarına gelen kadınları bekleyen keşif ile ilgili: Önemli olan şey dikkatle yarattıkları ve şekillendirdikleri kimlikleri değildi, önemli olan bütün bunların çocuklar ve erkekler için feda edilmesiydi.” Elif Batuman, Evlilik adam kaçırmadır, New Yorker, 10 Ekim 2014.

Annelik ve evlilikle ilgili sorumluluklar zamanımın çoğunu alıyor. Hayatımın ilk yirmi sekiz yılında evlilik ve çocuk sahibi olmaya hazırlık sayılabilecek hiçbir şey yapmadım. Çok mecbur kalmadıkça ev işi yapmadım, yemek yapmadım, çevremde bebekler ve yeni anneler yoktu. Hatta hayatımda hiç bebek tutmamıştım, bu konularda hiçbir şey okumamıştım. Evlenmem ve çocuk sahibi olmam gerektiğini, bunların hayatımı öngöremediğim biçimlerde zenginleştireceğini ve beni hayata bağlayacağını düşünüyordum, ama özellikle çocuğun ne kadar çok emek istediği, hayatımı ne kadar değiştireceği konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Şu anda zamanımın çoğunu kısa süre önceye kadar nasıl yapılacağını bilmediğim işleri yaparak ve çocuğun bakımı için gerekli olmasa belki de bu kadar sık görüşmek istemeyeceğim insanlarla görüşerek geçiriyorum. Bunun iyi ve zor yanları var. Bedenen ve zihnen yoruluyorum, çocukla ilgili endişeleniyorum, bakıcı hanımla uğraşıyorum, kitap okumaya, film izlemeye, yazı yazmaya, sergilere gitmeye, seyahat etmeye, eşimle ya da arkadaşlarımla gezip tozmaya fırsatım ve takatim yok. Tüm bunları yapamadığım için bunaldığım oluyor. Bir yandan da çocuk sahibi olmak, duygusal açıdan tatmin edici bir şey. Daha önce yaşamadığım mutluluğu ve sevinci yaşıyorum, bazen çocuğa bakınca inanamadığım oluyor, yeni işlerin altından kalktığım için gurur duyuyorum. Annenin ve babanın sadece çocuğun hatırına değil, kendileri için, bu anları ve duyguları yaşayabilmek için çocukla birebir ilgilenmeleri, çok vakit geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Hatta yorgunluk, duygusal tatmin ve sorumluluk duygusu birleştiğinde, yeni hayatımın bana yettiğini, eski zevklerimin vakti ve parası olan hipsterların oyalanmak için icat ettiği, şımarıkça eğlenceler olduğunu sanıyorum. Oysa iyi bir kitap okumaktan, film izlemekten, yeni bir şehri gezmekten, iyi bir yazı yazmaktan duyulan mutluluk gerçektir ve değerlidir. Sıradan bir yaşam olağanüstüdür, ama olağanüstü bir yaşam da olağanüstüdür.

İşe dönme vakti yaklaştığında bir ara dönmemeyi düşündüm, çünkü işimin, çocuğu bırakıp da ayıracağım vakte değmeyeceğini düşünüyordum. Sanırım işinden kazandığı paraya acilen ihtiyacı olmayan ve çalışırken entelektüel tatmin arayan ve bulamayan ya da zaten düşük maaşla çalışan pek çok annenin yaptığı bir sorgulama bu, çoğu anne de sonuçta işini bırakmaya karar veriyor. Toplumun da ayıpladığı bir karar değil bu, çünkü kadından aile hayatı dışında bir alanda gerçek bir varlık göstermesi beklenmiyor. Kadınlar iş hayatının mücadelesinden ve piyasanın kendilerine biçeceği değeri görmekten böylece kaçınabilmiş oluyorlar.

Uzun süreden sonra bebekle İzmir’e gittik. Oraya gidince, erkeklerle ilgili dertleri olmasına ve yalnızlığı sevmemesine rağmen evlilik ve annelik konusunu çok kafaya takmayan, okulda ve işte başarılı olmaya çalışan, akıllı olduğunu düşünen, okumayı-yazmayı seven kızla karşılaştım. Bu kız için verilen emekleri hatırladım. Bu kıza sahip çıkmaya karar verdim. Bir kadının işine ve ilgi alanlarına, yani anne olmadan önceki hayatına sahip çıkması çok önemli. Bunun çalışmaktan kazanılacak parayla, bu paranın çocuğa harcanacak olmasıyla filan hiç ilgisi yok.  Kendimize çalışmak, uğraşlarımıza vakit ayırmak için bahaneler bulmamıza gerek yok. Bizim hayatımız, kendimize harcadığımız emek, becerilerimizi kullanabileceğimiz alanlar, bizi mutlu eden uğraşlarımız kendi başına önemli ve değerli.