Saturday, May 19, 2012

Goya sergisi üzerine kısa bir not

"...Amerika'da şu anda çok ciddi bir endişe ve kasvetin hakim olduğunu sanmıyorum, muhtemelen batının geri kalanı için de aynı şey geçerli. Hepimiz gezegeni harap ettiğimizi, sınırsız büyümenin savunulacak bir şey olmadığını biliyoruz ama çoğumuz zamanının çoğunu bu gerçekten kaçarak, yeni seksi teknolojilerle ya da din ve siyasi nefretle kendini uyuşturmaya çalışarak geçiriyor." Melisa Kesmez'in Jonathan Franzen ile yaptığı 11 Mayıs 2012 tarihli söyleşiden, Radikal Kitap

Şu sıralar Pera Müzesi'nde Francisco de Goya'nın gravür ve yağlı boya tablolarından oluşan, 30 Temmuz'a kadar sürecek geniş bir sergi var. 1828 yılında ölen Goya'nın gravürleri hem ele aldıkları konularla, hem de çağlarının ötesinde üsluplarıyla çok çarpıcı. Ressam görmek istemediğimiz, unutmaya çalıştığımız şeyleri gösteriyor: Savaşın insan hayatını değersizleştiren rastgeleliğini ve korkunçluğunu, soyluların ve din adamlarının yaptıkları haksızlıkları, "akıl uyuduğunda" sahneye çıkan canavarları ve saçmalıkları.

Serginin posterinde de görünen "Aklın Uykusu Canavarlar Doğurur"da Goya, çalışma masasının üstünde uyuyakalmış bir adamın başına üşüşen, hem baykuşa, hem yarasaya, hem de akbabaya benzeyen canavarları resmetmiş. Sanki akıl uyuduğunda insanın başına gelebilecek, insanın yapabileceği kötülüklerin ucu bucağı yokmuş gibi. Zırvalar serisindeki gravürleri akılla anlamlandırmak iyice zorlaşıyor, sanki aklın yokluğunda olup biten her neyse akılla anlaşılamazmış gibi. Goya'nın bu gravürleri, yüz yıl sonra gelecek sürrealizm akımının habercisi sayılıyormuş. Manzaranın, dini hikayelerin ya da soylu  kişilerin yüceltici resimleri değil, görmek istemediğimiz ne varsa onların, onların insanda yarattığı kafa karışıklığı ve karmaşanın  resimleri.

Goya'nın siyasi baskılara maruz kalması şaşırtıcı değil. Engizisyon Mahkemesi'nce suçlanmamak için hazırladığı serilerin sırasını değiştirerek sergilemiş, sansür ve mali sıkıntılar karşısında Boğa Güreşleri serisini yapmış.

Sergiyi arkadaşlarımla gezerken konuştuk: Neden böyle büyük adamlar çıkmıyor artık? Büyük adam olabilmek için iktidarın ve çoğunluğun görmek, desteklemek, para vermek istemeyeceği şeyleri görmek, göstermek ve satmak sıkıntısına katlanmak gerekiyor. Bütün bunlar yerine kendimizi oyalamak daha kolay. İşle, eğlenceyle, başkalarının yaratıp önümüze attığı gündemle, çok uzaklardaki insanların geliştirip bize sattığı teknolojiyle... Her şeye yetişmeye çalışırken bir şeyler düşünmek, üretmek, yaratmak o kadar zor ki. Akıntıya kapılıp giden, yüzbinlerce ölüp yüzbinlerce doğan, niye doğup niye öldüğü bir türlü anlaşılamayan tüm canlılar gibi kimse bizi hatırlamayacak, kalıcı hiçbir şey bırakamayacağız.

Kaç aydır doğru düzgün bir şey yazmıyorum, yeniden başladığımda yazdıklarım da daha yıllar önce yazdıklarımın çeşitliliğinin, her birinin derinliğinin yanından geçemez. Kendi yazdıklarımı okuyunca şaşırıyor, şimdiki halimden utanıyorum. Yeniden kursa başlıyorum, umarım bundan böyle daha sık yazabileceğim.