Wednesday, October 24, 2012

Genişlik

Ece Temelkuran bir yazisinda insanligin kaderinin parcasi olmaktan bahsetmisti. Bu, insanin hayatini baskalari yokmus, etrafinda hic bir sey olup bitmiyormus gibi yasayamayacagi, hayatini baska insanlarin hayatlarindan soyutlayamayagi anlamina geliyordu. Insan ne kadar direnirse dirensin gunun birinde insanligin kaderi onu da icine katip suruklerdi.

Belki de en iyisi insanin kendinden buyuk, kontrol edemedigi bir seyin parcasi oldugunu kabul etmesi. Bir seyleri degistirmek de ancak bu kabullenmenin ardindan mumkun. Insanin gucsuzlugunu kabul ederek guc kazandigi, tevazu gostererek buyudugu acayip bir durum bu. 

Burda kastettigim insanin sadece kendine degil, kendi disinda bir amaca hizmet etmesi. Bu duygunun dini inanctan beslenmesi sart degil, hatta bu diyecegimin inancla hic ilgisi yok cunku apacik ortada. Sadece insanin kendinden buyuk bir seyin parcasi oldugunu gorup, kendinden buyuk bir seyleri etkiledigini, degistirdigini ve degistirebilecegini anlamasiyla ilgili. 

Dogada guzel bir manzarayla karsilastiginizda onun nasil ortaya ciktigini anlayamazsiniz. Bazen buyuk ve guzel bir eser karsisinda da hayranlik ve saskinliga kapilirsiniz. Bizim gibi insanlar boyle bir seyi nasil yaratabildi?  Bu sabrin, zekanin ve ilhamin kaynagi neydi? O eser de ayni duyguyla yapilmistir. Insan ancak kendinden daha buyuk ve kendini asan bir seyin parcasi oldugunu kabul ederse kendinden daha buyuk bir sey icin, kendi omrunden daha genis bir zaman icin iyimserlikle bir seyler yapabilir. Genislige ozenmek icin onu gormek gerekir.