Saturday, May 28, 2011

"...birden bana bütün alem, kapıları hep birbirine açılan sayısız odalı bir saraymış gibi geldi. Bir odadan diğerine hatırlayarak ve hayal ederek geçebiliyorduk ancak, ama çoğumuz tembellikten bunları çok az yapıp hep aynı odada kalıyorduk.” Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı, sayfa 464

Odalar

Maida Vale'e ilk taşındığımızda emlakçının (ve eski erkek arkadaşına yakın oturmak isteyen ev arkadaşımızın) oyununa gelip asıl taşınmak istediğimiz ev boşalana kadar berbat bir evde kalmıştık. O evde geçirdiğimiz bir buçuk-iki ayı gene de mutlu hatırlıyorum. Eve Internet telefon falan bağlatmadığımızdan yakındaki Starbucks'tan bir wireless hesabı almıştık, haftasonları sırayla gidip kullanıyorduk. Sabah erkenden kalkmaya çalışıyordum, hele aklımda yazacak bir şey varsa. Maida Vale'e sonbahar çok güzel geliyordu. Hava çok güzel serinliyordu, günler kısalıyordu, yeni iş kıyafetlerimi giyip işe gidiyordum. Kırmızı apartmanlar, sararan ağaçlar, metrodan çıkınca çarpan sessizlik. Uğultuya alışınca sessizlik duyulabilen bir şey oluyordu.

Şu anda oturduğum ev çok küçük olduğu için çabucak kendimi dışarı atmak istiyorum; bugün Cafe Nero'ya giderim diye plan yapmıştım hafta içinde. Ama önce ofise gitmek gerekti ve ofiste geçirdiğim bir kaç saat o kadar canımı sıktı ki Cafe Nero'ya vardığımda içimde hiç şevk kalmamıştı. Cafe tıklım tıklımdı, tanıdıklar vardı, üstelik blogspot açılmıyordu.

Neyse demek ki Maida Vale günlerini yeniden yaşamak mümkün değil. Geçen sefer benim oralarda yaşadıklarımın burda hiç kıymeti yok yazmıştım ya. Düşündüm de, kimse bilmese, merak etmese, ben anlatamasam, belki de şu anda oralarda öğrendiklerimin, yaşadıklarımın hakkını verecek şeyler yapmasam, yaşamasam bile Washington'da, Münih'te, Londra'da geçen günler çok kıymetli. Onlar benim şehirlerim. Onları düşününce içimi bir ferahlık kaplıyor; bir süreliğine bile oralara gitmek isteyenleri çok iyi anlıyorum. Hele şu seçim öncesinde, Özgür Mumcu'nun şu yazısında çok zekice tarif ettiği aptallık çevremizi sarmış, nefes aldırmıyorken. Aptal yerine koyanlar ve koyulanlar dalga dalga üzerimize geliyorken.

Elitistim, evet. "Kendi iyiliği için" toplumu zararlı neşriyattan korumaya çalıştıklarını iddia edenler ve bunlara hak verenler hala birilerine elitist diyebiliyorlarsa, elitistim ben de. Başbakanın konuşmasında pankart açan öğrencileri, araştırmacı gazetecileri aylarca, yıllarca hapiste tutanlar demokratsa, bizim gibiler de ancak darbeci, Ergenekoncu olabilir. Hatta Silivri-Kandil hattında bir komplo kurulmuş olabilir ve YGS ile ilgili haber yapanlar da bu komplonun bir parçası olabilir. Çünkü bütün iyilikler hükümetimizden, bütün kötülükler komploculardan gelmektedir. Ama bedelini ödeyeceklerdir elbet "bakanlık listeye eşek koysa seçerim" diyen hakimlerin elinde.

İnsanları büyük, berbat fikirlere kurban etmeyelim, insan hayatı değerlidir diyecek oldu birileri. Bu temenniyi, bu hayali, bu çağrıyı bile kendilerine yontmayı bildiler. "Önce insan!," ne vadilerin önemi var, ne heykellerin, ne yer altından çıkan, ne su altında kalacak olan kap kacağın. Vasatlık imparatorluğunda güzel olan, anlamlı olan, insanın hayatına anlam katan hiç bir şeyin önemi yok.

Aslında düşünecek olursak dünyanın her yerinde birileri birilerini aptal yerine koyuyor, haksızlıklar yapılıyor. Koskoca ülkeler işgal ediliyor, başka ülkelere işkence kampları kuruluyor. Sarah Palin gibiler aday oluyor, kürtajdan falan bahsediyor, göçmenler hedef alınıyor. Bankalar kurtarılıp üniversitelerin fonları kesiliyor, BBC Türkçe kapatılıyor. Ucuza krediler verilip sonra borçlular sorumsuzlukla suçlanıyor. Stratejik senaryolar kuruluyor binlerce kilometre uzaktaki insanlar üzerine, onlara zerrece değer vermeden. Belki oralardayken de aklımız burda olduğundan farkına varmıyorduk. Ya da üstümüze alınmıyorduk olanı biteni.

Belki de özlediğim o ülkelerdeki, şehirlerdeki görüş zenginliği, ferahlığı kadar, oralardaki saf, mutlu, meraklı hallerim.

Saturday, May 14, 2011

İki gece önce Joy FM'de çaldığından beri hiç susmadı:

One

I am the biggest hypocrite
I've been undeniably jealous
I have been loud and pretentious
I have been utterly threatened
I've gotten candy for my self-interest
The sexy threadmill capitalist
Heaven forbid I be criticized
Heaven forbid I be ignored

I have abused my power forgive me
You mean we actually are all one
one one one one one one one
I've been out of reach and separatist
heaven forbid average (whatever average means)
I have compensated for my
days of powerlessness

I have abused my so-called power forgive me
you mean we actually are all one
one one one one one one one one

did you just call her amazing?
surely we both can't be amazing!
and give up my hard earned status
as fabulous freak of nature?

I have abused my power forgive me
you mean we actually are all one
one one one one one one one one
always looked good on paper
sounded good in theory

Glen Ballard, Alanis Morissette
Time

I really liked the Shipping News by Annie Proulx when I read it three years ago, because it showed that no matter how bad things go in your life, things get better in time. Quoyle moves to an island off the Canadian coast with his two little girls when his wife abandons them, but time goes by and things get gradually (tedricen) better for him and the people around him. You just have to stay in one place long enough and things will get better; this is simply the nature of things.

But how long? I feel quite tired. There are people around me who've worked in this company for five years, for ten years, they have their circle of friends whom they've known for at least that long, and they have their husbands and wives and girlfriends and boyfriends of years, they've been to each other's weddings and they've taken vacations together, and how many years would it take me to reach that level of depth and comfort with the people around me? It takes so much work and time and I feel really tired and scared.

I know this feeling, this feeling of envy of the time, simply the amount of time people have spent with each other. And when I felt it before, it was made all the worse with the knowledge that I didn't have that much time, either because I was moving or the person was moving. Now I have the time, I'm not going anywhere. But I still feel like no matter what I do, it won't be the same with me because I'm different for having spent this much time away and I'll never have the same experiences with these people. And the experiences I had, they are worthless here. The people I took road trips with and lived together and studied with and went out with and gossiped with are far away. I don't want to over-dramatize but I feel like an alien at times, a wide-eyed, naive tourist who gets excited too quickly by everything and longs for acceptance. That's probably why I'm a bundle of nerves and I don't garner much respect from the people around me.

Time... Please go by.
Motivation

Recently I often think of posts from 2007. It's like reinventing the wheel after four years. For example, when I came across a document describing professional services and was filled with a sense of contempt, I thought of this post. Then when I realised that I was acting too friendly and modest to the people in my office, and they were starting to take me for granted, I thought of this post. My work sometimes feels like a play, and I'm performing and watching myself from outside. And it is not possible to separate your work from your relationships with people at work. So my relationships will require some performing, as well, and I hope to inspire some fear and respect. I don't know if that's possible. People smell, they sense subconsciously that I'm one not to be feared. But as my friend Cécile rightly pointed out (must have been in 2008) you've got to be a lion in this wild world. Perform! And try to believe in your performance. Make it your own. And soon it won't be a performance anymore.

But I don't have the motivation to make it my own. I don't want to fight, I don't see anything worth fighting for. I wish I could make being an energy expert my true ultimate goal in life, I wish I wanted to rise high up in the company. That would justify the amount of time I spend at work, and I would enjoy my free time with the conviction that I've spent the whole day and more working towards my ultimate goal in life. I wouldn't feel like the time spent at work is procrastination. And I would be much more effective, because then my mind would work differently, I would come up with questions to find answers to, resources to look up, people to talk to. And my mind would need no outside stimulation like performance review metrics or my next catch-up conversation with my boss or the next meeting with a prospect or an approaching deadline, i.e. the fear of failure or breaking a promise or disappointing people, its only engine would be the curiosity and passion and excitement that comes from inside. And I wouldn't have to try to scare people (unsuccessfully) to inspire respect. And only then would I become a successful energy expert, because that's what it takes.

But this job is only a means to an end. It was to gain my independence back. But the requirements of this job and this company constrain me in so many ways. And I don't like the way it takes so much of my energy and time that it stands in the way between me and what I truly want to do.