Wednesday, December 13, 2006

Another very very true piece :) Again Hasmet Babaoglu! (04.12.2006)
http://www2.vatanim.com.tr/root.vatan?exec=yazardetay&sid=&Newsid=96024&Categoryid=4&wid=9



“Arkadaşlığın bir üstü, sevgililiğin bir altı”

Hani yıllardır yazıp duruyorum ya... Aşktan söz edilmesine bayılıyoruz, içinden aşk geçen şarkılara, türkülere, şiirlere yanıp tutuşuyoruz; dahası, aşka âşık oluyoruz; hepsi tamam ama aşkın hayatımızdaki anlamı “arıza” gibi bir şey. Oysa “arıza” çıksın istemiyoruz. Kafamız bulansın, işimiz gücümüz aksasın istemiyoruz. Açıkça itiraf etmekten çekiniyoruz ama kimi zaman sevmek artık sevilmek için ödenecek bir bedel gibi algılanıyor! Ve en önemlisi şu ki altan alta asıl derdimiz aşk şarkıları eşliğinde âşık olmak falan değil. Hayır! Aşk şarkıları eşliğinde EĞLENMEK istiyoruz!Modern flört kültürü gizliden gizliye aşktan kaçtıkça, aşk da gitgide kaba saba bir delilik; hatta gazetelerin 3. sayfa haberlerine özgü bir suç türü olup çıkıyor.

***

Geçen gün Marie Claire dergisini karıştırırken Hollywood’un yeni gözdelerinden Kirsten Dunst’ın bir sözüyle karşılaştım. Hazcı beklentileri yüksek olan günümüz insanının aşka dair endişelerini çok net ortaya koyuyordu. “Arkadaşın bir üstü, sevgilinin bir altı olmak en ideali!” İşte modern flört kültürünün en özlü ve yalın anlatımı! Zamanında “Vampirle Görüşme” filmindeki küçük kız rolüyle gönülleri çalan ve şimdilerde “Hollywood’un en erotik bakışlı genç kadını” olarak tanınan Kirsten Dunst’ın, bu sözünün ardından söyledikleri de çok anlamlı. “Böylece kimse yara almaz, zarar görmez. Seks utanca dönüşmez, yetişkin duruş bozulmaz, aşk daha uzun sürer.” (Tabii, buradaki “aşk” sözcüğünü “ilişki” olarak anlamak gerek!) İşte aşk üzerine onca şamatanın, onca aşk filminin, onca aşk hikâyesinin gençleri getirip bıraktığı nokta! İnançsızlık mı? Korku mu? Acı çekmeye ve bunalıma dair en küçük bir ihtimalin varlığından bile uzak durma çabası mı? Yoksa hayatımızın bütün hücrelerine egemen olmaya başlayan “iyi vakit geçirme-eğlence-haz” anlayışının en son hali mi?Belki hepsi!

***

Yaldızlı laflarla aşkı savunup bu bakışa burun kıvırmak kolay! Önce bu hali anlamaya çalışmak ve aşkın tarihini-sosyolojisini sorgulamak gerek. Aşk insan içindi. Ama herkes için miydi acaba?İnsanlığın hiçbir büyük geleneği aşkı herkes için ve herkese göre bir şey diye anlatmamıştı. Aşk hiçbir zaman herkesin çıplak elle dokunabileceği bir ateş olarak tarif edilmemişti. Her gelenek “yanmak”tan söz etmişti. Sonra nasıl olmuşsa olmuş, romantik çağ Batı modernizminin içine bu ateşi üflemiş; içtenliğin ve cinselliğin aşka, aşkın da mutluluğa yeteceği iddiası geniş kabul görmüştü. Bugün o romantik yanlışın, o popülizmin acısı çekiliyor. Aşkın mutluluk ve huzurla aynı platformda yer aldığını sanmanın acısı şimdi şimdi çıkıyor. İlişkiler arkadaşlığın bir üstü kadar mahrem, sevgililiğin bir altı kadar canlı-renkli olsun isteniyor. Malum, arkadaşlık yeterince yakın değil fakat eğlencelidir. Sevgililik de çok yakın fakat bu yüzden “boğucu”dur. Tablo bu. Tartışmasına gelince...Bitmez.


This one is basically in line with the one below (read that one first.) There are a couple of cool points though. The first one is that "loving is seen as the price to be paid for being loved." Second, Kirsten Dunst defines the ideal relationship as being "above friends and below lovers." "Above friends," because we want it to be close and intimate, but "below lovers," because we want it to be chill, lively and fun - we don't want it to be suffocating. That way, she says, "Nobody gets hurt, sexuality doesn't turn into shame, the adult posture doesn't break down, love is sustained longer."

Lastly, to Babaoglu, the assumption "sincereness and sexuality will be enough for love, and love will be enough for happiness" was a mistake. The truth is, love is not for everyone, unlike what movies try to make us believe (besides, if our lives were that exciting, we wouldn't take refuge in stories.) And it brings neither happiness nor peace.

No comments: