Saturday, December 29, 2007

Kader?

Bugün otoyolda sol şeritte gidiyoruz, tabii ki lambalar yanmıyor, yol zifiri karanlık. Yine aynı şey geldi aklıma - şoförü içip içip otoyola ters yönden giren, farları bile yanmayan kamyonla çarpışıp ölen gazeteciler. Kamyonu çarpana kadar görmemişlerdir bile belki. Kader, dedim kendi kendime, herhangi birinin karşısına çıkabilirdi o kamyon. O kadar tesadüfi ki her şey, pamuk ipliğine bağlı.

Ama sonra anladım ki, o kamyonla kimin karşılaşacağı kader de, o kamyonun şoförünün içmesi, zifiri karanlık yola ters yönden girmesi kader değil. Buralarda kader denen bir çok şeyin bir sorumlusu var, insanların hayatı boşu boşuna sönüyor, engellenebilecek şeyler yüzünden. Bu anlamsızlığa, bu haksızlığa dayanmak mümkün olmadığı için, biraz rahatlayabilmek, nefes alabilmek için kadere atıyoruz sorumluluğu. Karşımızda sorumluluğu alacak bir muhatap bulamadığımız, bulamayacağımız için. Pek çok şeyin sorumlusunun kader olduğu yerlerde hayat ucuzluyor.

No comments: