Medenileşemedim bir türlü
Geçen hafta bir arkadaşımız Etyen Mahçupyan'ın şu makalesini yollamış. Okuyunca beni yine bir panik almasın mı... Bir kaç yüz yıl sonra insanlar dönüp bize baktıklarında, çok saçma olduğu çoktan anlaşılmış hurafelere inanan bir sürü sersem görecekler. Kendilerinin ulaştığı bilince ulaşılabilmesi için geçilmesi gereken bir aşama, o aşamanın kurbanları. Yani Russell Crowe filmlerindeki maşrapalardan içki içen, etraflarında dolanan dağınık beyaz tombul kızların memelerini avuçlayan barbar Orta Çağ savaşçıları gibi. (Gerçi bu türden şu anda da pek çok var etrafta, üstelik savaşçı da olmadıkları için iyice can sıkıcılar.) Aptallığımıza acımaya gelinceye kadar, herhalde serbest piyasa hurafesine inanıp başlarına bir sürü borç bıraktığımız için zaten öfkeli olacaklar bize. Aman canım ne yapalım. Biz de gelecek nesilleri böyle uzaylı gibi canlandırmıyor muyuz gözümüzde.
Misal ben, bir türlü post-modern olmayı başaramıyorum. Neymiş efendim, mutlak doğrulara "just because" inanıp, her kararımızı onlara dayandırmayacak, onlarla kısıtlamayacakmışız. Her şeyle aramızda ironik bir mesafe olacakmış ki, inançlarımız bizi yönetmesin, biz inançlarımızı yönetelim. Yani ne dine inanalım, ne kendimizi bir yere ait hissedelim, ne ailemize bir sorumluluğumuz olsun, ne de çok değerli bilim adamlarının teorilerine körü körüne bağlanalım. Otoritelerin bilmemize izin verdiği kadarına elimiz mahkum olabilir, ama komplo teorileri kurabiliriz dilediğimizce.
Tamam öyle olsun da, böyle yüzüp yüzüp kuyruğuna geliyorum, tam post-modern olacağım, kendimle yüz yüze geleceğim, kararlarımın tek sahibi, tek dayanağı ben olacağım... Kendime bir bakıyorum, kaçtığım her şeyin toplamı gibiyim. Kendim burdayım ama işim, ilgilerim, sevdiklerim Türkiye'yle ilgili. Şimdi bunları özgür irademle seçersem post-modern sayılabilir miyim? Yani böyle özgürce türban takmış gibi falan? Çok kafam karışık, çok.
No comments:
Post a Comment