Friday, October 21, 2011

Sistem eleştirisi

Bu son terör olayından önce New York ve Londra'daki "occupy" eylemleri konuşuluyordu bizde de, bu sistemde yanlış olan ne diye tartışmalar oluyordu. Her ne kadar Nagehan Alçı krizin devlet müdahalesi yüzünden çıktığını, isyancıların borsacı olmak istediğini ve Che Guevera'nın vampir olduğunu iddia etse de, içimize bir kurt düşmüştü maalesef. Ben de çalışmaktan sistemi mistemi unutmuşum, geçen sabah boş bir anımda aklıma geldi.

Sistemin sorunu bence hiç günahsız, sıradan bir insanın hayatını mahvedebilme potansiyeli. Bu insanın istediği okula gitmesine, istediği işte çalışmasına, başkalarına zarar vermediği sürece istediği gibi yaşamasına, önemli bulduğu bir fikri savunmasına izin vermeyişi. Bir yandan da aynı insanın güvencesiz yerlerde çalışmasına, aylarca, yıllarca işsiz kalmasına, etrafındaki erkeklerin boyunduruğuna girmesine, kanserojen şişelerden su içmesine, mısır şuruplu tatlıları yemesine, başına yağmurda beton parçaları düşmesine, yardım diye verdiği bağışların birilerinin cebine gitmesine, Hizbullahçılarla Deniz Fenerciler salıverilirken sadece bir yazı yazdı, pankart açtı diye aylarca hapislerde çürümesine ve hiç bir şeyi değiştirmeyen bir savaşta ölmesine izin vermesi. Daha da kötüsü bu insanın yobaz bir hakim, savcı, politikacı, gazeteci, polis, asker ya da bürokrata dönüşmesine izin vermesi. Yani bu sistem izin vermesi gereken şeylere vermiyor, izin vermemesi gereken şeylere veriyor. Bütün bu faaliyetlerini de bizim vergilerimizle, çalışmamızla ve tüketmemizle, yani varlığımızla sürdürüyor.

Bütün bunları ben tekrar tekrar yazdım. Ama baktım ki unutuyorum (çünkü güce karşı bireyin çırpınışı unutmaya karşı hafızanın çırpınışıdır) anladım ki yine yazmam lazım. Ha ben yazdım diye bir şey oluyor mu, olmuyor. Hepimiz aynı nehirde akıp gidiyoruz. Ama ben unutmamış oluyorum.

Bir de aklıma şu geldi. Bizim liberaller başbakanımıza kızdılar ya BDP'lilere Zerdüşt dedi, Zerdüştlerin de mecliste başörtüsü yasağının kaldırılmasını samimiyetle isteyemeyeceğini buyurdu diye. Kadın haklarını savunmak için kadın, eşcinsel haklarını savunmak için eşcinsel, Kürtlerin ya da dindarların haklarını savunmak için Kürt ya da dindar olmaya gerek yok dediler ya. Ama bizim solcular Ece Temelkuran ya da Rutkay Aziz sistem eleştirisi yapınca "ama sen sistemin içindesin, giydiğin ayakkabıya, oynadığın reklama bak!" demeye çok meraklılar. Kusura bakmasınlar ama hepimiz bu sistemin içindeyiz ve insanların hakkı yenmesin demek için mutlaka insanın hakkının yenmesi gerekmiyor. Hem merak etmeyin, bizim de hakkımız muhakkak bir şekilde yeniyor. Nagehan Alçı gibi birinin ulusal bir haber kanalında desteksiz sallamasına katlanmak zorundayız. Günlük hayatta her türlü cahilliğe, yüzsüzlüğe katlandığımız gibi.

Şimdi grappamı içtim, kafam iyi, Motosiklet Günlükleri'ni izleyeceğim. İyi geceler.

No comments: