Amy ve Nick, ekonomik krizde New York'taki havalı yazarlık işlerini kaybettikten sonra, Nick'in kanser hastası annesiyle ilgilenmek için Missouri'ye taşınırlar. Nick'in annesi ölür ama onlar Missouri'de kalmaya devam ederler. Nick Amy'nin "trust fund"ı ile bar açmak, üniversitede yaratıcı yazarlık dersi vermek ve öğrencilerinden biriyle Amy'i aldatmak gibi işlerle meşgul olurken, karısının gün boyu ne yaptığını merak bile etmemektedir. Evliliği için o güne kadarki hayatını, kimliğini feda etmiş bulunan Amy ise aldatıldığını öğrenince bütün zamanını, zekasını ve çalışkanlığını karmaşık bir intikam planına seferber eder. İşin acayip ve inanması güç yanı, yaşanan onca şeyden sonra (buna hunharca öldürülen bir adam da dahil!) çift birbirinden kopamayacaktır.
Amy'nin filmde yaptıkları (ve karakterin kendisi) gerçekten çok itici. Üstelik Amy'nin yaptıklarının evliliği boyunca yaşadıklarına verdiği doğal bir karşılık olduğunu da iddia etmiyor film. Amy'nin eski bir erkek arkadaşına da, kendisine tecavüz ettiğini öne sürerek komplo kurduğunu öğreniyoruz. Yani Amy'nin çatlak bir tarafı var. Ama Nick'i basit bir kurban olarak görmek de mümkün değil: Nick karısını, onun yaptığı fedakarlıkları, ruh halini, duygu ve düşüncelerini önemsemiyor ve böyle davranarak ondaki deliliği körüklüyor.
Amy'nin hayatındaki erkekler (Nick ve parasız kalınca sığındığı, onu saplantılı bir aşkla seven eski sevgilisi Desi) önce ona kimliği ve vasıflarıyla aşık oluyorlar, sonra da bu kimliği ve vasıfları bir kenara koyarak kendilerine tabi olmasını istemekte hiçbir beis görmüyorlar. (Amy'nin "cool" kızların erkeklerin onlardan bekledikleri her şeye hazır olduklarını söyleyen "she's game" - "o hazır" monologu tam da bunu anlatıyor.) Amy ise ipleri eline alıp bu erkeklerin hayatını değiştiren (ya da bitiren!) bir özneye dönüşüyor. Filmdeki erkekler belki bu kadarını haketmiyor, Amy de tüm bunlardan pek bir şey kazanmıyor, ama kendisi için çizilmiş rotanın dışına çıkıyor. "Agency," yani bireyin iradesini kullanarak istediğini yapabilme ihtimali, tek başına iç ferahlatıcı bir şey.
Amy'nin filmde yaptıkları (ve karakterin kendisi) gerçekten çok itici. Üstelik Amy'nin yaptıklarının evliliği boyunca yaşadıklarına verdiği doğal bir karşılık olduğunu da iddia etmiyor film. Amy'nin eski bir erkek arkadaşına da, kendisine tecavüz ettiğini öne sürerek komplo kurduğunu öğreniyoruz. Yani Amy'nin çatlak bir tarafı var. Ama Nick'i basit bir kurban olarak görmek de mümkün değil: Nick karısını, onun yaptığı fedakarlıkları, ruh halini, duygu ve düşüncelerini önemsemiyor ve böyle davranarak ondaki deliliği körüklüyor.
Amy'nin hayatındaki erkekler (Nick ve parasız kalınca sığındığı, onu saplantılı bir aşkla seven eski sevgilisi Desi) önce ona kimliği ve vasıflarıyla aşık oluyorlar, sonra da bu kimliği ve vasıfları bir kenara koyarak kendilerine tabi olmasını istemekte hiçbir beis görmüyorlar. (Amy'nin "cool" kızların erkeklerin onlardan bekledikleri her şeye hazır olduklarını söyleyen "she's game" - "o hazır" monologu tam da bunu anlatıyor.) Amy ise ipleri eline alıp bu erkeklerin hayatını değiştiren (ya da bitiren!) bir özneye dönüşüyor. Filmdeki erkekler belki bu kadarını haketmiyor, Amy de tüm bunlardan pek bir şey kazanmıyor, ama kendisi için çizilmiş rotanın dışına çıkıyor. "Agency," yani bireyin iradesini kullanarak istediğini yapabilme ihtimali, tek başına iç ferahlatıcı bir şey.
No comments:
Post a Comment