İnsan ancak parası varsa paranın önemsiz olduğunu iddia edebilir. Ama para önemli olan yegane şey değildir. Bu çok basit ve klişe bir laf gibi görünebilir, ancak insan Türkiye'de kendini para tek önemli şeymiş gibi yaşamaya başlamış bulabilir. Kendini parasıyla, parasıyla satın alabildiği nesnelerle (ve tecrübelerle) tanımlamakta, bunlar sayesinde özel, önemli ve güçlü hissetmektedir, yoksa yetenekleri, emek vererek kazandığı başarıları, içten ilişkileri ve uğraşları ile değil. Vaktini paraya ve nesnelere sahip olabilmek için harcamakta, bunlar için fedakarlık yapmakta, diğer insanlarla para ve nesneler üzerinden rekabet etmektedir, onları da ancak sahip olduklarına göre sınıflamaktadır. Gençliğinde böyle düşünmeyen insanlar bile, çoluk çocuğa karıştıklarında "çocukları için en iyisini yapmanın" yolunun çok para kazanıp çok para harcamaktan geçtiğine inanmaya başlıyorlar. Bu, büyüyüp sorumluluk sahibi bir yetişkin olmakla eşdeğer görülüyor.
Paranın en önemli değer haline gelmesinin ülkedeki çoraklık ve güvensizlik hissiyle çok alakası var. Bu çoraklığı daha önceki bir yazımda şöyle anlatmışım: "Kimse insanlara
nelerden mahrum kaldıklarını söylemiyor. Zor bir soruya cevap aramanın,
düşünmenin, araştırmanın, cevap bulmanın, bir şeyler üretmenin verdiği tatmini
bilmiyorlar. Güzel bir edebiyat metni, klasik
müzik parçası ya da resim karşısında hissedilen mutluluğu bilmiyorlar. Böyle
şeylerin değerini bilenler, 'kitap okuyanlar şimdi sefilleri oynuyor' diye
küçümseniyor, elitizmle suçlanıyorlar. Bilim adamlarının fikri sorulmuyor,
bilimsel araştırmalar desteklenmiyor, en büyük rantın inşaat sektöründe olduğu bir
ortamda kimse eğitim, Ar-Ge, üretim zahmetine girmek istemiyor." Bu mutlulukları tanımayan insanlar ancak paralarını ve parayla satın alabildikleri şeyleri yarıştırarak tatmin olabiliyorlar. Ancak lüks şeylere sahip olarak, lüks ortamlarda bulunarak kendilerini özel hissedebiliyorlar. Bu yarış onların diğer insanlarla ilişkilerini zehirliyor, ya bir mücadeleye ya da bir çıkar ilişkisine dönüştürüyor. Sonuçta istedikleri her şeye sahip olsalar bile, çoraklıktan kurtulamıyorlar.
Aslında böyle yaşayan insanlara haksızlık da yapmamak gerek. Sağlık, eğitim, güvenlik gibi hizmetlerin kamu tarafından yeterince sağlanmadığı yerlerde, insanlar kendilerini güvende hissetmek için paraya ihtiyaç duyuyorlar. Sokaklarında güvende hissetmediğiniz, hastanelerine ve okullarına güvenmediğiniz bir ülkede hayatınızın kontrolünü biraz ele alabilmek için paraya ihtiyacınız var. Ama bunların ötesinde belki de sandığınız kadar yok.
Parayı hayatınızın merkezinden çıkardığınızda, çocuğunuza maddi olanaklar ve fiziki ortamın dışında da katabileceğiniz değerli şeyler olduğunu (yeter ki vakit olsun), insanları paranın dışındaki kriterlere göre de değerlendirebileceğinizi (zaten öyle yapmanız gerektiğini) görmeye başlıyorsunuz. Bunun hayata bakışınızı ne kadar değiştirdiğine (ya da o ana kadar paranın hayata bakışınız üzerinde ne kadar büyük bir etkisi olduğuna) şaşıracaksınız. Bu yarışın içinde yer almak zorunda değilsiniz.
No comments:
Post a Comment