Sunday, March 01, 2009

(bir kaç gün önce yazdım bunu)

bağımsızlık

İnsan ne zaman birinden bir şey saklamış olur? Onu ilgilendiren bir şeyi anlatmadığında mı? Halbuki sevdiklerimize, daha da doğrusu bizi sevenlere gerçekten aklımızdan geçenleri bütün doğruluğuyla ve açıklığıyla anlatmak ne kadar zor. Biz anlatabilsek, anlattığımızı sansak bile, onların anlayabilmeleri ne kadar zor. Sanki her tanıdığımızla farklı bir dil konuşuyoruz, gerçeğin onların kaldırabileceğini (ya da duymak istediğini) düşündüğümüz kadarını anlatıyoruz.

Peki bir de anlatan netleştikçe anlattıkça, dinleyen bulanıyorsa, anlatan genişledikçe, dinleyen küçülüyorsa, anlatan kuralları koydukça, dinleyen bunları kabulleniyorsa? Anlatan ilerledikçe, dinleyen geri çekiliyorsa?

Eskiden de kafam yeterince karışıktı, şimdi hepten karıştı. Sanki ateşkes zamanı, yıkılan duvarları yeniden yapmak için. Ama eskiye dönmenin de imkanı yok, çoktan yapısı değişti zerrelerin. Ama zaten kurtuluş değil aradığım, bağımsızlık.

Sanki bağımsızlığın tek yolu var. Hiç geri çekilmeden, dinledikçe düşünmek, düşündükçe yazmak, hiç durmadan, pes etmeden topu alıp ileri sürmek. Değişsek bile küçülmemek, hep var olmak. Bu toplar hiç susmayacak, fenerler hep yanacak.

Belki bir yanım isterdi ki ateşkes yapalım, daha az yorucu olurdu belki zayıflık. Ama asıl istediğim savaşmak.

No comments: