Friday, September 24, 2010

Medyanın hali

İki gece önce NTV'de Basın Odası programında Ruşen Çakır, Nuray Mert, Nazlı Ilıcak ve Okay Gönensin Bekir Coşkun'un Haber Türk gazetesindeki işinden atılmasını tartışıyorlardı. Hepsi, Doğan Holding olayının medya patronlarını tedirgin eden bir hava yarattığı konusunda hemfikirdiler. Bu tedirginlik sayesinde artık hükümetin doğrudan baskı yapmak zorunda kalmadığını, Turgay Ciner gibilerin kendiliklerinden hükümetin dümen suyuna gittiğini söylediler.

Ancak Gönensin, çok önemli bir şey daha söyledi: Medyanın iktidar karşısındaki zayıflığının, biraz da gazetecilerin iyi gazetecilik yapmamasından, gazetecilik refleksinin zayıflığından kaynaklandığını. Bana öyle geliyor ki gazete ve haber kanallarının "ciddi" içeriğinin yüzde doksanı köşe yazarlarının ya da uzmanların görüşlerini ifade etmesinden ibaret. En son ne zaman popüler bir gazete, dergi ya da televizyon kanalı bir skandalı ortaya çıkardı? Hangi araştırmacı gazeteci ya da muhabirin adını biliyoruz? Ortaya ne çıkıyorsa yasa dışı yollardan belge ve görüntü-ses kayıtlarının Internet'te yayınlanmasından ya da gazetelere "servis edilmesinden" çıkıyor. Gazeteciler bilgiyi bulmak yerine onu herkesle birlikte öğrendiklerinden, haberin kapsamı, içeriği ve zamanlaması ile ilgili inisiyatif kullanamıyorlar. Belki de böyle bir dertleri yok. Olsaydı, herhalde Ruşen Çakır'ın dediği gibi Hanefi Avcı'nın kitabındaki iddiaları araştırırlardı.

Nazlı Ilıcak'a göre "alternatif medya"dan her şeyi öğreniyormuşuz, merak etmemize gerek yokmuş. Bundan emin olmamız mümkün değil çünkü neyi bilmediğimizi maalesef bilmiyoruz.

Gazetecilik sadece gizli, bomba haberleri ortaya çıkarmak da değildir. İnsanların gözden kaçırdığını, görmezden geldiğini ama önemli olanı gündeme getirmektir. Örneğin bu sabah NTV Haber'de evlerinden Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında uzaklaştırılıp yerleştikleri TOKİ evlerinde mutlu olamayan Sulukuleliler ile ilgili bir haber vardı. Gerçi bu haber de gazetecinin kendiliğinden bulduğu bir şey değildi -- bir mahallenin suni olarak aniden değerlenmesinin, çehresinin değişmesinin yarattığı sıkıntılar Tophane'deki galerilere yapılan saldırıları anlamaya çalışırken gündeme geldi. Marifet bir madende ya da tersanede meydana gelen kazadan sonra taşeronluk ve iş güvenliği üzerine haber yapmak değil, kimsenin o anda üzerinde konuşmadığı sorunları ve riskleri önceden görmek.

Türkiye'de gazeteciler mesleklerinin değerinin, öneminin farkında değiller. Maaş alıp kısa yoldan bir köşe kapmaya çalışmaktan daha fazlası olmalı.

3 comments:

Anonymous said...

Irmakçım,

Gönensin "Medyanın iktidar karşısındaki zayıflığının, biraz da gazetecilerin iyi gazetecilik yapmamasından, gazetecilik refleksinin zayıflığından kaynaklandığını" söylediğini belirtmişsin. Peki Gönensin bunun neden olduğundan da bahsetti mi, izleyicilere geçmişi hatırlattı mı? Gazetecilerin nasıl bu hale getirildiğinden bahsetti mi?

Benim senin yazından anladığım gazetecileri işlerini "tam" yapmadıkları için eleştirdiğin; etliye sütlüye karışmayıp maaşlarını alıp köşelerine çekiliyorlar, bunu da sanki bilerek özellikle seçiyorlarmış gibi yazmışsın. Şu isimleri hatırlatmak isterim: Uğur Mumcu (Cumhuriyet), Ahmet Taner Kışlalı (Cumhuriyet), Abdi İpekçi (Milliyet), Bahriye Üçok (Cumhuriyet), Muammer Aksoy (Cumhuriyet), Cavit Orhan Tütengil (Cumhuriyet), Ümit Kaftancıoğlu (Cumhuriyet) ve yakın dönemde Hrant Dink (Agos). Hepsinin ortak özelliği Türkiye'de insanların konuşmaktan korktukları konuları cesurca konuşmaları, iktidar odaklarını kıyasıya eleşirmeleri. Bir diğer ortak özellikleri ise hepsinin bir suikasta kurban gitmesi, çoğunun katilinin ise halen faili meçhul olması.

Gazeteciler özgürce eleştirmiyorlar, bu biraz da sanki kişisel tercihlerinden, basitçe kolayı seçmelerindenmiş demek geçmişteki açıksözlü gazetecilerin, köşe yazarlarının başına neler geldiğini görmezden gelmek olur ne yazık ki. Belki de gazeteciler işlerini neden "tam" yapmıyorlar diye sormak yerine geçmişteki bu araştırmacı, düşünen, köşe yazarları, aydınlar neden katledildi, insanların kalbine bu kadar korku neden salındı diye sormak gerekir diye düşünüyorum.

Anonymous said...

Bir de Nazlı Ilıcak'a göre ana medyadan öğrenemediklerimizi "alternatif medyadan" öğrenebiliyorsak, Nazlı Ilıcak ne yazıyor acaba? Gerçekleri "alternatif medya" yazıyorsa, Nazlı Ilıcak ne yazıyor?

lightcapsule said...

Ozan,

Bahsettiğin gazetecilerin saygınlığı, bugünkü durumun kötülüğünü daha iyi gösteriyor. Korku her zaman salındı, salınmaya da devam ediyor, edecek. Eğer senin dediğin "bu araştırmacı, düşünen, köşe yazarları, aydınlar neden katledildi, insanların kalbine bu kadar korku neden salındı" sorusunu da gazeteciler sormayacaksa kim soracak? Lifestyle gazetecilik, "Erdoğan ne yedi, Bahçeli ne dedi" diye düz muhabirlik, köşe yazarlığı-yorumculuk iyi güzel de, yeterli değil bence.