Saturday, April 09, 2011

Derin suların peşinde

Kaç haftadır yazamadım, ama Frida'nın tablosundaki o hayatın içinde kendimi kaybetmiş falan değilim. İşler güçler yüzünden hep. Enis Batur'un Haneberduş kitabında Takipçilik Üzerine diye bir denemesi vardı. Batur takipçiliğin iyi, vazgeçilmemesi gereken bir şey olduğunu falan iddia etmese de, insanların farkına bile varmadan nasıl pistin dışına çıktıklarını anlatıyordu. Bir çeşit vazgeçmekti bu da, ama o kadar meşguldünüz ki farketmiyordunuz. Önce kendiniz bir şeyler yapmaktan vazgeçersiniz, sonra yapılanları takip etmekten vazgeçersiniz. Ayıptır söylemesi ot gibi yaşarsınız artık.

Teyzem iki hafta önce burdaydı, dedi ki bir kaç insanın üretimi herkesin hayatını daha yaşanır, daha anlamlı kılıyor. Aslında insanlığın kaç bin yıllık üretimi, bunun bizim ulaşabileceğimiz kadarı bile o kadar zengin ki. Düşününce bile hem seviniyorum, hem de yetişemiyorum diye panik oluyorum.

Bırakın büyük eserleri, düşünceleri, insan haberleri bile takip edemiyor. Bir yandan da kafası rahatlıyor, kişisel sorumluluk hissetmediği, değiştiremeyeceği şeye güzel kafasını yormamış oluyor. Ağır kişisel sorumluluklar, insanın dünyaya karşı sorumluluk hissetmemek için en büyük bahanesi haline geliyor. Bir komplo teorisi gibi gelecek, ama belki de dünyada ne olup bittiğini bilmemek için üzerimize ağır kişisel yükler alıyoruz, sözler veriyoruz.

İnsanlığın bize bıraktığı binlerce yıllık miras, şaşırtacak kadar güzel olduğu kadar çirkin ve ağır. Görülmemiş o kadar hesap var ki. Güzelliğini yaşamak için kendimizde bu kadar hak görürken, çirkinliğinden kaçınmayı bu kadar doğal karşılamak ikiyüzlülük değil mi? İğrenç bir klişeyle bitirmek istemiyorum ama bunun bir adım ötesinde de bizim geriye ne bırakacağımız sorusu var.

Bu yazı biraz ilkokul kompozisyonu gibi oldu ama ısınacağım tekrar yazmaya inşallah! Kendime bir uyarı bu aslında: Açıl kızım biraz! Hayatın bir sürü katmanı var. Bunların farkına varanlar öyle duvar gibi suratlarıyla tırışkadan değil, gerçekten sofistike insanlar oluyorlar. Tabii amaç olmak değil yapmaktır, yapmadan nasıl olunabilir gerçek anlamda? Her şeyin şifresi çözüldü, her şeyin farkına varıldı. Hepimiz tanımı çoktan yapılmış, adı konulmuş birer "tip"iz dışardan bakanlar için. Belki gerçekten öyleyiz de her şeyin, herkesin ne mal olduğunun farkındayken kendimizin farkında değiliz. Determinizm var bütün bunlarda. Dışına çıkmak lazım.

No comments: